Günler aşure günleri… Aşure geleneği; paylaşımın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin göstergesi, bolluk ve bereketin simgesi olarak evlerimizde pişirilip, küçük kaplarla komşularımıza dağıldığımız sevgi ve insanlık yemeğidir. Tarihi özellikleri ile de ayrıca yeri vardır toplumumuzda.

 

Hiç tanımadığınız bir komşunuz kapınızı çalar, bir tepsiye sıraladığı süslü kâselerde pişirdiği aşureyi size sunar. ‘’Allah kabul etsin’’ dilekleri ile yürekleri birleştirir.

 

Gurbetteki evlatlarını bir aile gibi bağrına basan; bir araya toplamaya çalışan Ankara'daki Afyonkarahisarlılar ve İlçeleri Dayanışma Derneğinin aşure gününe katıldık. İşte tam bu noktada dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin gerçekleştiği güzel güne merhaba dedik.

 

Küçük toplantı salonuna gönülleri sığdırıyoruz. Salona girer girmez sizi, duvarlarındaki büyük tabloda görkemli kalenin yer aldığı zafer anıtı karşılar. Sonra gurur duyduğumuz ‘’CUMHURİYETİN KAZANILDIĞI TOPRAKLAR’’ yazılı Kocatepe’deki Atatürk anıtının da yer aldığı bir başka tablo size ‘’ Hoş geldiniz ‘’ der. Şanlı bayrağımız, umut dolu geleceğimizin müjdecisi. Derneğin kurucularının yer aldığı fotoğraf albümü de sizleri selamlar.

 

Hoş buluruz. Ortak noktası Afyonkarahisar olan, memleketinden ayrı düşenlerin; memleketinin havasını, memleketinin dilini, memleketinin hasretini gidermek isteyenlerin, çözülmesini istediği sorunlarını dile getireceği mekân…

 

Eski, yeni milletvekillerimiz burada. Sn. Müjdat KAYAYERLİ, Sn. Kemalettin YILMAZ ve Sn. Mehmet TAYTAK. İstanbul’dan misafirlerimiz var. İstafder Afyon derneğinin temsilcileri, devletin çeşitli kademelerinde görev yapan emekli hemşehrilerimiz, Ankara’da üniversite kazanmış gençlerimiz… Hangi siyasi görüşten olursa olsun, siyasetin dışında birleştiğimiz yer. Her şey Afyonkarahisar için…

 

Burada Afyonkarahisarlı olmak yetiyor. Herkes birbirine, nasıl yardımcı olabiliriz? Hemşehrilerimiz için neler yapabiliriz? Sorusunu sormak için aklının bir kenarında bekletiyor. Derneğimizin; Yardım ve dayanışma kapsamında; Ankara'daki üniversitelerde yükseköğrenim gören ihtiyaç sahibi Afyonkarahisarlı öğrencilerimize yönelik başlatmış oldukları burs başvuruları gündemdeydi.

 

Hazırlanan aşurelerimizin ikramı sırasında, katılan her hemşehrimiz kendilerini tanıtarak, güzel dileklerde bulundular. Eşim, Maket Şehir Afyon ile ilgili görüşlerini; Sn. Milletvekili Mehmet TAYTAK’a iletirken, maketin şehre daha yakın, kolay ulaşılabileceği bir yerde olması gerektiğini söyledi. Diğer yandan Afyonkarahisar’ın şanına yakışır bir şekilde tanıtılması; Zaferle anılan şehrin Cumhuriyete giden yolunun öneminin iyice pekiştirilmesi gerektiği vurgulandı.

Hemşehrilerimiz birbirini daha yakından tanımak, belki akraba çıkmak, belki komşu olmak, aynı mahallede büyüdüğünü anlamak için soruyor, ‘’Afyonkarahisar’da nerede oturuyordunuz?’’ Bu sorudan anlıyorum ki; memleketinin mahallesini duymak, oraları hatırlamak, bir tanıdığın izine rastlamak istiyor. Ortak noktalar bulmaya çalışıyoruz. Aynı duyguları ben de yaşıyorum. Hemen gözümün önüne mahalleler geliyor, Kalenin etrafında yenilenen tarihi evler, paket taşlı yollar, camiler, türbeler, Bedesten, Taşhan, uzunçarşı, lokumlar, şekerler, kaymaklar, sucuklar, Zafer parkı, yeni yapılan meydanı, Zafer müzesi, Hıdırlığı, Kalesi…

 

Hâlbuki daha yeni gelmiştim memleketimden. Dağlarında gezdiğim, caddelerinde hasret giderdiğim, her gördüğümde yeniden hayran olduğum memleketimden. Bu özlem niye?

 

Mevlana'nın Torunu Sultan Divani Hazretlerini Anma ve geleneksel ‘’40 Hatim’li Şifalı Aşure Günü’’ etkinliklerini duyuran panolarına rastladığımı, etkinlikten iki gün önce dönmek zorunda olduğumu düşünüyorum. İzdiham olacağı belli… Herkes dualı, şifalı aşureyi tatmak isteyecektir. Böyle bir fırsat kaçmamalı.

 

 Görünce içimin aydınlandığını hissettiğim Afyonkarahisar’da yapılan; yapılacak olan festivaller, yarışmalar ve Karahisar Kalesinin bunları gururla seyretmesini görüyorum. Gülümsüyor…

 

Sizi yüzyıl öncesine götürecek maket şehir Afyon’un gezdiniz mi? 114 m’ alana sahip 1/100 ölçeğinde olması nedeniyle Türkiye’de kendi alanında tek Afyonkarahisar şehir maketi. 1900’lü yılların şehir dokusunu ve kültürel yapısını birebir yansıtan nostaljik görünümünü gözler önüne seriyor.

 

Dedelerimizin mahallelerini arıyorum. O yılları yaşamak istiyorsunuz. Koskoca kalesine ve şehre; yüz yıl sonra tepeden bakıyorsunuz, bir asırlık zaman dilimini birkaç saate sığdırıyorsunuz. Müthiş bir duygu... Yıkılan mimari değeri olan binaları gördükçe içiniz burkuluyor.







Nereden nereye diyebileceğiniz, mezarlıkların yerini alan yeni yapılarını anlatan, genel olarak bize o günleri yaşatan, görevli rehberimiz Salih KILINÇ Beye teşekkür ederiz. Göz önünden epeyce uzak, sapa bir yerde kurulması dışında çok emek verilmiş, özveri ile hazırlanmış. Emeği geçenlerin emeklerine sağlık... Bir an önce ait olacağı yere taşınmasını, çevresinde Afyonkarahisar’a ait turistik hediye dükkânlarının olduğu, yöresel yiyeceklerin tanıtıldığı, herkesin kolayca ulaşabileceği bir yer olmasını dilerim.

 

Derneğimizin aşure gününde; sadece aşure yemedik. En güzel duygularla memleketimizi yâd ettik, yeni yeni hemşehriler tanıdık. Dualarla temennilerle yılına kedersiz erişmeyi diledik. Emeği geçenlere teşekkür ederim. Dualarımızın kabul olması, bereketin artması dileği ile…





         DAĞLAR GEÇER ŞEHRİMİN İÇİNDEN

 

Dağlar geçer şehrimin içinden, Kafdağı sandığım dağlar…

Cebimde çocukluğum, Yamacında badem açmış ağaçlar.

Kavuşmayı özleyen pulsuz mektubum; aklımda çıkmaz sokaklar,

Beni ancak sılasından ayrı düşenler anlar! Ancak onlar anlar…

 

Karahisar kalesine umut diye bağladım, bükük boynumu,

Sarp ve zorlu hasretin, gösterdiği bana, trenin yolu…

Memleketsiz kalmış, çocukluk yorgunu, gurbet vurgunu.

Korkarım, hep peşinden koşacağım anıların, yok bunun sonu...

 

Kurtulsam elinden gurbetin, koşsam Kurtuluş caddesinden,

İmaret ’in aradan kaçsam; Akmescit’e doğru, durup dinlenmeden,

Dalsam ara sokaklara, nereye gittiğimi bilmeden, bedestenin önünden…

Dedemin doğduğu ev! Görsem güneşi; nasıl doğarmış eskiden?

 

Merdivenli yollardan çıksam, takılsa ayaklarım kesme taşlara,

Bir bayram sabahı heyecanı ile bulsam oturduğu evi, araya araya,

Artık susmuş, yaşamışların yankısı, ses gelmiyor, çökmüş duvarlara,

Bir Kafdağı’na baktım, bir kaybolan eve; bir de bulamadığım yollara…

 

Nar renginde ateşimi üfledim sönmüş ocağa, küller saçıldı etrafa.

Çocuklar oynuyor, benim yerime mahallerde, koşuyor yarınlara,

Afyon çiçeğinin yaprağı düşüyor göz pınarlarıma, damla damla,

Yorulan yollarda, yürüyorum tuz pazarına doğru, tuz basacağım yarama…

 

Mürşide AYHAN