Oltanın Ucundaki Solucan…

Eskiden düşman, ordularıyla saldırır hedefi yok etmeyi başarırsa egemenlik alanını genişletmiş olurdu. Şimdilerde ordular o dönemle kıyaslanamayacak kadar güçlü… Savaşın şekli de değişti. Ordular en önce değil en sonra giriyor. Birçok nedeni var bunun elbette… Ama çok önemli bir nedeni bugünkü savaşların çok yıkıcı olması… Yetmiş küsur sene önce sona eren II. Dünya Savaşında bile 70 milyonun üzerinde insan öldü. Günümüzde ateş gücü öylesine gelişti ki, kitle imha silahları insanlığı kim bilir kaç defa yok olabilecek güçte…

Savaşların günümüzde ordular vasıtasıyla yapılıyor olmaması, savaşın olmadığı anlamına gelmiyor elbette… Zira bölgesel savaşların yanında; vekâlet savaşları, asimetrik savaş ve elektronik savaş öylesine profesyonelce yürütülüyor ki; sonuca ulaşabilmek için bazen geriye tek bir hamle yapmak gerekiyor. 15 Temmuzu hatırlasanıza… Neredeyse bir gecede bir ülkenin altını üstüne getireceklerdi.

Elbette bu noktaya getirebilmek için; psikolojik savaşı-asimetrik savaşı sabırla yürütmek gerekiyor. Böylece içine kurtçuklar sokularak zayıflatılan devasa çınar için güçlü bir hamle yeterli geliyor. 15 Temmuz’da bunun başarılamamış olması yanıltmasın. Bir sonraki aşama devreye sokulmuş durumda… Asimetrik savaş başarılı olamayınca yıpratma kampanyaları başlatıldı. Baksanıza terör örgütlerini vekâleten üzerimize saldıkları bir yana artık kendileri de oyuncu… Hem de bütün kutsal değerlerini çiğneyerek…

Balığı ikna eden nedir oltada… Ucundaki yem değil mi… Peki, balığın oltaya takıldıktan sonra kurtulma şansı var mıdır, ya da o saatten sonra balığın pişmanlığının hangi pratik sonucu vardır. Eğer büyük fotoğrafı göremezsek bizi ikna edecek her zaman bir neden bulabiliriz. Detayda kaybolmamak, yem olmamak gerek…