Hatırlıyorum seni, Örenbağ’daki evinde,
Hıdırlığın eteğinde, hayatının yokuşu içinde,
Bazen estirir deli rüzgârını, aksiliği hep üstünde,
Sen neydin öyle gençliğinde; Örenbağlı Emine?
Kimseden yoktu korkusu, lafı yüzünde,
Efe karısıdır! Kocasından daha da efe,
Çekip çevirir evini, eteği hep belinde,
Salına salına yürür gider, Örenbağlı Emine…
Bıçkın delikanlı havasında, sakın küstürme;
Kızdırmaya gelmez, celallenir iyice,
Nerde kavga dövüş varsa, koşturur acele,
Hakkını arar, sorar Örenbağlı Emine…
Mahallenin ablası, yetişir kimin başı dertte ise,
Doğanların ebesi, isim anası belki de,
Ondan sorulur, kim kimin nesi, nerede?
Herkesi nasıl da tanırdın Örenbağlı Emine?
O zaman çeşmesi yoktu evinde.
Düşer yola, kaptığı gibi bakırcaları elinde,
Kimi zaman,’’ İçimi güzel’’ diye Deper çeşmesinde,
Suya gider, su doldururdun Örenbağlı Emine…
Lokumların cevizlerini dizerken iplere,
Sabrını sınar; yaşamı kabullenir sessizce,
Gürlese çakar şimşekler, ateş olur düşer yere,
Ezberleri bozar, yeniden yazardın Örenbağlı Emine…
Demleyip çayını Hıdırlık’a çıkardın, dertlerin depreşince,
Sererdin kilimini beğendiğin yere, ağacın gölgesinde,
Huzur arar gibi bakıp ta, derin enginliklere,
Mis gibi çayını yudumlardın Örenbağlı Emine.
Yoğurur çıkardı hamurunu, tezdir eline,
Patatesleri de katardı mayalı ekmeğine,
Keşkeği verince fırına, dumanı üstünde,
Doyurur çocuklarını Örenbağlı Emine.
‘’Bizim kız ‘’ derler, yardımını sakınmaz düğünlerde,
Harala gürele, hareket vardır bulunduğu her yerde,
Pek çok kusur bulur gelen yeni gelinlerde,
İstediği gibi değilse, kızardı Örenbağlı Emine…
Esvap taşında yıkardın çamaşırları sürte sürte,
Dört oğlun vardı, kızın yok ki; yardım etse,
Ömrünü tükettin, çamaşırları sere sere,
Ne hamarat kadındın sen, Örenbağlı Emine.
Edayla temizlenirdi, işkembe, paça kelle,
Nasıl özenirdim sen yaparken bende.
Sucukları doldururken bakardım ilgiyle.
Şimdi yapan kalmadı evinde, Örenbağlı Emine.
Mürşide OKLU AYHAN