Allah; inanan, inanmayan, inanmış gibi görünen, bütün insanların tanımlarını kayıt ve koruma altına almıştır. Bu tanımların Kuran’daki telaffuz şekli baki olup; üzerlerinde tasarruf, tadilat, yama, takas, vekâlet olmaz. İnanmak, inanmamak anlaşılabilir bir şeydir; ama Allah’ın emir buyurduğu tanım üzerinde ‘değişiklik’ yapmak çok vahim bir şeydir. En çetin konuları bir sayfada çözme gayretimiz olup bu konuya da nihai noktayı koyacağız.

 

     Bütün dile getirdiğim şudur: Tevhidi kavramlar yama kabul etmez. Başka ek ve kelimelerle tamlama, terkip yapılamazlar. Kesinlikle bütün kavramlar parmak izlerimiz gibi biriciktir; yalın, telaffuz şekilleri esastır. Önce Allah’ın ‘uyarı ve tanımlarını’ görelim:

 

    “Onlar kelimeleri yerlerinden değiştirirler” (Maide-13) “O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.” (Kehf-27) (Değiştirme işlemi; kelimenin yerini, bizzat kelimeyi değiştirme ve alakası olmayan manaya çekme şeklinde olur. Yama vurmak, değiştirmektir.)  “O size ve sizden öncekilere Müslümanlar adını verdi.” (Hac-78) “Sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.” (Maide-3)

 

    Kuran’ın kelimelerinin değiştirilme işlemi Kuran içinde değil; pratik hayatta ve kelime bazında olacağını bu ayetlerden öğreniyoruz. Dinin adı İslam, müntesibinin tanımı Müslüman olduğu herkese malum iken; Allah neden “bakınız bu dinin adı İslam, kabul eden Müslüman” diyerek tekrardan emir ve ilan ediyor. Çünkü gün gelip, İslam’a yama vurulup, Ona “kültür, ideoloji”, Müslüman’a muhafazakâr denileceğini, üstlerinin örtüleceğini biliyor. Tanımı gidenin, tamamı gider… ‘Medeni adam’ deriz; ortalığı kirlettiğini görünce ‘bedevi adam’ deriz. Her bir tanım başka bir durum olup, öncekini yok hükmünde kılar.  İslam’a, radikal İslam; Müslüman’a Muhafazakâr demek de böyledir… Şimdi de dilbilgisi kurallarına göre tevhidi kavrama vurulan yamanın, tevhidi kavramı yok hükmünde kıldığını ve nasıl örtbas edildiğini görelim. Bu örnekler emsal teşkil eder; bütün yamalı kavramların yamalarını bu örnekler üzerinden sökebilirsiniz.

 

    “Bir şeye ne ile atıf yaparsan, matufun temeli odur.”  Atıf ile matuf yer değiştirse de durum değişmez… Mesela; ‘soytarı adam’ tanımında soytarı atıf, adam matuftur. Adam soytarılıkla ‘temellendiriliyor.’ ‘Pahalı ev’ deyince, ev pahalılıkla; ‘uzun yol’ deyince de yol uzun olmakla “temellendiriliyor.” Tıpkı bunun gibi; “felsefi İslam, kültürel İslam, tasavvufi İslam” vb. dediğiniz zaman, İslam dini; felsefe, kültür, tasavvuf ile “temellendiriliyor.” Hâlbuki İslam’ın temeli felsefe, kültür, tasavvuf değil; vahiydir. Bu yamalı tanımlar ve benzerlerinde artık İslam’a ilişkin bir şey yok; İslam o kavram (terkip) içinde bir dolgu malzemesi hükmündedir… ‘Felsefi İslam’ vb. diyebiliyorsan, emsal teşkil eder; liberal İslam, sosyalist İslam, demokratik İslam demenin de önü açılır. Seküler bir kavramı İslam’a yama yaparsan, hepsi yapılabilir demektir. Nitekim yapıyorlar.

 

      Yamalama kelimenin üzerinde (İslamcı, İslamofobi, İslamist vs.) yapılırsa durum yine aynıdır; asıl tevhidi kavram değişime uğramıştır. İslam başka, İslamcı daha başka şeydir;  akşam başka, “akşamcı” daha şey; teneke başka, “tenekeci” daha başka şey olduğu gibi… Hiçbir kavram yama kabul etmez. Arafat’ta duacı; ‘zehirli ideolojiler’, diğeri; ‘sapık ideolojiler’ dedi. Her şey zıddı ile kaimdir. Bu kişilere; “bana sağlıklı, (diğerine de) sıratı müstakim (sapık dedi ya!) olan birer ideoloji söyleyin” dedim. Söyleyemediler.

 

    İslam ‘kesmedi’; sana “felsefi, kültürel İslam” cevap verecek öyle mi? İslam’da (hâşâ) eksiklik var; ilave kavramlarla, ona yama vurarak bu eksikliği telafi ediyorsun değil mi? Allah’ın tanımını yeniden tanımlamak, O’nun fevkinde olmak anlamı taşır. “Tevhidi kavramlar yama kabul etmez” sözümüzün açılımı olan bu metin tarihte bir ilk olup; sağ veya mevta; hiçbir “din, diyanet, yazar, kariyer” ehlinin müktesebatında yoktur. Allah’ın kelimelerine vurulan yama ortada iken; “faiz o mudur, tesettür bu mudur, din nedir” türünden sohbet etmek, çıplaklar kampında ‘zikir etmek’ gibidir. Dinde bazen bir yanlış bütün doğruları götürür.