Din (=kimlik), beğeni ve arzulardan ibarettir. Beğeni ve arzuların neye tekabül ettiğini bilmeyen, niçin kelime-i şehadet getirdiğini de bilemez. Türkiye beğeni ve arzuları (kazanma, harcama, spor, müzik, eğlence, sevk ve idare, kıyafet vs.) bakımından batı taklitçisidir. Taklitler asıllarını yaşatır. Yaşama biçimi taklitçi olanın maddi unsurları da taklitçidir. Mesela batının parası asıl, Türkiye’nin parası onun fotokopisidir. Doğu/batı kalmadı cihanşumul yedi düvel veya tek dünya devleti var. Buna yeni kurbağa dilinde ‘küreselleşme’ deniyor. Türkiye, cümle âlem gibi küreselleşme çukurunun içindedir. Bu nedenle kurtulmaya muhtaçtır. Her kim küreselleşme kavramını yalın kullanıyor ve ‘küreselleşme çukuru’ diyemiyorsa, o kişi giderayak konjonktüre (=hal ve şartların dayatmasına) iman edecek demektir. ‘Küreselleşme çukuru’ diyebilmek için kavramları bilme zorunluluğu vardır. Batıl bir kavram, kullanır kullanmaz değil; zaman içinde mutlaka kendi batıl dinini kabul ettirir. “Bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız, o sizi tanımlar hale gelir” denmesi bundandır.
Türkiye nasıl kurtulur sorusunu sormak zordur; kavramları bilmeyenin cevaplaması ise imkânsızdır. Bu sorunun benzerini Prens Sabahaddin, Ziya Gökalp gibi isimler sormuşlar. Kavramları bilmedikleri için kimlik üzerinden değil; ideoloji üzerinden cevap aramışlar. İdeoloji nedir? Tüm zamanlar boyu İslam’a karşı koyma tanımlarının günümüzdeki çatı adı ideolojidir. Çatının altındaki odalar ise; ist, izm, cı, ci, cu gibi eklerle biten muhtelif tanımlardır. “ İdeolojiler sırtımıza giydirilen deli gömleğidir.” ( Cemil Meriç) Necip Fazıl, İsmet Özel ve cümle âlem; ideolojinin, Cemil Meriç’in ‘kaypak kavram’ dediği kültürün ve bilumum ithal kavramların üzerini çizemedikleri için sahiplendiler dersem acaba yerinizden hoplar mısınız? Bir yazarı, öncüyü, kavramlar üzerinden test edemeyenler o kişiye körü körüne itaat etmiştir. İşte bu sebeptendir ki “Türkiye’nin önünde şu takoz var, kurtuluşu şöyledir” diyen bir hoca, âlim, öncü yok! Türkiye, yedi düvel ile kavramlar üzerinden iltisaklı ve irtibatlıdır. Kendisi değildir. Besmeleyi reddeden onlarca fiili saydık; bu fiiller kurum bazında faaliyet gösteriyor. Besmeleyi reddeden fiilleri reddetmeyenler hangi sebepten dolayı besmele çekiyorlar? Helak olma sürecindeki bir ülkeden bahsediyoruz.
Türkiye nasıl kurtulur demek, Türkiye’nin önünde hangi takoz var demektir. Kavramlar bilinmediği için yazar, âlim, öncü namı ile niceleri Türkiye adına bin dereden su getirdiler. Bu sular kimseyi kandırmadı; bilerek/bilmeyerek (ikisi aynı kapıya çıkıyor) herkes oyalandı. Yüz yıldır ve bugün eldeki sonuçlar bunu gösteriyor. Kimlik, hakikat, ahlak vs. Bütün bu değer tanımlarına ne ile atıf yapılırsa, kişinin dini-kimliği odur. İslami kimlik, İslam ahlakı, İslam hakikati vs… Bunların tersi; liberal kimlik, piyasa ahlakı, felsefi hakikat vs. Kullandığı değer tanımı önüne, gerçekte inandığı din ne ise onun açık adını yazmayan takıyyecidir. Günümüzde İslami kimliğe kavuşabilmek, cahiliye döneminde sıfırdan Müslüman olmaktan çok daha zordur.
Gelelim Türkiye’nin nasıl kurtulacağına… Joker Kavramlar adlı çalışmamız, anaokulundan üniversiteye, her yaş ve okul grubuna uygun formatta ders kitabı olarak okutulmalı. Devletin bilumum kayıt ve kuyudatından bütün ithal kavramlar silinmeli. Çanakkale demek, İslam ruhu demektir. Silinecek her kavramın yerine İslami kimliğin yani Osmanlı bakiyesi olan Türkiye’nin/Anadolu’nun kendine has kavramları var. Eğer yoksa tarihin hiçbir döneminden sen var olmamışsın demektir. 1918’e, 1453’e, 1071’e ve Bedir savaşına atıf yapabilmek için bu kitap okutulmalı; bu silme, temizleme işlemi yapılmalı. Aksi halde Türkiye’nin hiçbir gelecek şansı yoktur. Ben bunu ispat ediyorum. Kavramları bilmenin dört temel şartı, pratikteki dört kavram grubu sadece bizim kayıtlarımızda var. Bunu bilmeyenin düşünmekten nasibi yoktur. Yüz yıldır, ideoloji üzerinden tavır alındı, İslam üzerinden sonuç beklendi: Sonuç: Küreselleşme çukuru... Yedi düvel çukurun sahibi; Müslümanlar ise bu çukurun mültecisi… “Hayır, o kitap değil şu kitap okutulmalı, o silme işlemi değil şu işlem yapılmalı” diyen var mı? Buyursun, söylesin. Yoksa sükût ikrardandır.