Kendini güvende hissederek, yuva yapmış bir kuş,

Yorgun raylar üzerinde, yaşlı eski vagona konmuş,

Belli ki çok aramış, kendine kader arkadaşı bulmuş.

Terk edilenden İzmir istasyonuna, yolu da bozulmuş…

  

Yanılmış sarıçiçek, bakıp Sarıkız dağına,

Açmış sele serpe, köhnemiş raylar arasına.

Çoktan unutulmuş çığlık çığlığa çalan kampana,

Sarıçiçek, yerleşmiş Afyonkarahisar İzmir istasyonuna.

 

İzmir Afyon arası son durak, tren giriverince menzile,

Boş kalmazdı kolların, geleni gideni sarardın hasretle,

Yüreğin umuda komşu, umut hayat dediğin her yerde,

Nefes alıp veriyor daha, canı pahasına, tarih değerinde.

 

Nasılda girerdin havalara,  trenlerin süzülürken garına,

Geliyoruz diye seslenirken lokomotiflerin bağıra bağıra,

Dumanlarını savurarak, dağlara, yaylalara, ovalara,

Kucak açardın, yorgun düşenlere dönerken yuvasına.

 

Hala beklerler anılar, bekleme salonunda, gözü yollarda,

Umut yüklü trenin, müjde getirmesini umar boşuna…

Bakar hüznüyle baş başa,  saatler ve günler boyunca,

Kararmış duvarları, titrer, yanar, acılarla, alaca bulaca…

 

Anlatsan keşke o zamanları, binen inen yolcuları,

Treni beklerken adım adım; bir aşağı, bir yukarı,

Haydi, anlat gözyaşları ile sılayı terk eden garipleri,

Asker yolu bekleyen, elleri kınalı, kavuşamayan gelinleri…

 

Zamana meydan okuyan binan ve duvarların taş gibi,

Nasıl çabalamıştın, zor zamanlarında taşıdın onca yiğidi,

Gözlemiştin sabırla, terli terli gelen, vakitli,  tehirli trenleri,

Atatürk’ü de gördün, kazanırken zaferi, kurarken Cumhuriyeti.

 

Var mıydı? Öyle, kenara çekilip küsmek,

Hiçbir işe yaramamış gibi boynunu bükmek,

Saklanıp zamanın arkasına; böyle mi olur çaptan düşmek?

 Emeklerin ödenmez,  alnından öpmek gerek…

 

Vefasız mı çıktı, yolcuların, yolunu gözleyenler?

Hani gözü yaşlı sevenler, hani sallanan mendiller?

 Gurbete gidip dönmeyenler, türkülerinde gamlar, sevinçler.

Yıllar, mevsimler, ağırlaşan yükler, seni yorgun düşürmüşler.

 

Hızına yetişememişin zamanın, bakarsın arkasından,

Son gayretin görünür, ‘’Afyonkarahisar’’ tabelası bozulmadan,

 Boynu bükük seyreder, geçip giden hızlı trenin ardından,

Bir varmış, bir yokmuş, diyecekler bir gün hiç acımadan…

 

Mürşide AYHAN