Bütün dillerin ve dinlerin beyni, motoru, fikri, hulasası, şifresi, kavramlardır. Hiçbir şey, hiçbir kimseyi, kullandığı ‘dili’ kadar ele vermez. Ama bu dil, dilin sıradan kelimeleri değil, kavramlarıdır. Söz meclisten dışarı; “yoksa bir kişinin kamusu, yoktur o kişinin namusu”, demiş bilge şair… Yani bir kavramın hangi dile ve hangi dine ait olduğu kesin kayıt altındadır; bu kayda ulaşmayan yok hükmündedir.

 

     Bütün kavramlar kesinlikle parmak izlerimiz gibi biriciktir; yani bir kavramı (kültür, ideoloji, aydın vs.), hem batı hem Anadolu sahiplenemez. Kimlik, üzerinden fırtınalar kopan kavramlardan ibarettir. Yabancı bile olsa isimlendirmeler üzerinden tartışma çıkmaz. İhtiyaçlarımızı kelimeler, kimliğimizi kavramlar tayin eder. Kavramlarına vakıf olmayan, kendi dilinin emanetçisi, ağzından düşman sesi çıkaran yedi düvel bekçisidir. Kavram zarf, içeriği mazruftur. İçeriğine sadakat yoksa kavramları doğru kullanmanın da faydası yoktur.

 

     Küreselleşme, kelime olarak, ‘cihanşümul’ kavramının ‘uyduruk’ karşılığıdır. Mesela Kanuni’ye, “cihan padişahı” denilmekle, ‘küresel padişah’ denilmiş oluyordu. O gün için Kanuni’nin, selamı kendinden muteberdi. Bir çağa kim damgasını vuruyorsa, tanımlamasını da o yapar. Küreselleşme, batı hükümranlığını tanımlayan, küresel kapitalizm demektir.

 

      Küreselleşme; dünyada ticari, siyasi ve iletişim alanında sınır tanımayan; yasalar, uluslar arası antlaşmalar, beğeni ve arzular zinciri ile yeryüzünün batı lehine birbiri ile uyumlu hale getirildiği, joker kavramlar marifeti ile bütün dünyanın aynı düşünüp, aynı kefeye düştüğü, sınırsız dünya-genişletilmiş düzen demektir… ‘Tek dünya devleti kuruldu’ dememizin sebebi budur. Batıda bunun ‘laissez faire’ (bırakın yapsınlar), yani altta kalanın canı çıksın gibi birçok fikri temelleri var.

 

     “Küreselleşme sürecinde şöyleydi, yok böyleydi” diyerek; küreselleşme kavramına anlam yükleyen, sahiplenen, şerh düşmeden, normal bir kavram gibi kullanan kişi, bilin ki yedi düvel ölçülerine göre düşünen, küreselleşme çukuruna düşen kişidir.      

 

      Küreselleşme çukuru ne demektir? Dünyadaki bütün beğeni ve arzular, (moda, müzik, medya, futbol, finans, sinema, imaj, marka, yedi düvel himayesinde yapılan cihanşümul yarışmalar, tatil, bağımlılıklar, mefruşat), yedi düvel tarafından tayin, tespit ve himaye edilmektedir. Yeryüzü bu 12 kalem hayat tarzını kabullenmiştir. Bazı coğrafyalarda bu 12 kalemin bir kısmının “yeşile boyanması” , yedi düvelin yaşama biçiminin kabul edildiği gerçeğini değiştirmez… Bu ispat edilebilir bir gerçektir. İşte dünyanın bu 12 kalem sayesinde bugünkü geldiği noktaya, yaşama biçimine, “küreselleşme çukuru” diyoruz. Bir misal; bu çukurda, cinselliğin Pazar payı, silah sanayinden daha fazla… Çukuru çukur yapan, paranın ve kadının, nerede ve nasıl istihdam edildiğidir.

        

      Küreselleşme çukurunun düşünce alt yapısı, mayası,  joker kavramlardır. Joker kavramlar aynı zamanda küreselleşme çukurunun baltalarıdır. Bu kavramları (baltaları) kullananlar, küreselleşme çukurunun işçileridir. “Müktesebatımda bu kavramalar yok” diyene rastlamadım. Felsefe, sosyoloji, antropoloji, ilerleme inancı, kadın/insan hakları gibi batıdan sadır olan “batı medeniyeti inşa kavramları”  ve onlarca bilgi sistemleri, bu çukurun iş makineleridir. Reklamlar, ekranlar, vitrinler, tabelalar;  bu çukurun fore kazıklarıdır. Dünyadaki müesses nizam, bu çukurun çatı adı, takdim şeklidir. Bu çukurun yani dünyanın iki asırlık tarihi seyir çizgisi, kahreden 6K dediğimiz; kapitalizm, kalkınma, kültür, kitle, küreselleşme, kozmopolitizm olup, batıya itaatin altı şartıdır. Joker kavramların üzeri çizilip, bizdeki asıllarına sahip çıkılmadıkça, bu çukurdan asla çıkış yok!