Nasıl ki atılan bir zar, bir kumarın sonunu tayin ediyorsa, profesyonel ligde de atılan her gol, futboldan kaynaklanan kumarı doğuruyor; işte bunun için, stadyumda zar ayaklarla atılır.



     Arşivler şahittir: Her yıl milli piyango çekilişinden hemen önce bilet satılan mekânlarda, bilet alanlara niçin aldıkları ve ne yapacakları sorulur. “Kendime ev, araba alacağım, evleneceğim” diyen hemen herkes; “ayrıca hayır-hasenat yapacağım, cami yaptıracağım, fakirlerle yardım edeceğim” diyorlar… Nasıl ki insanlar milli piyangodan çıkan parayı harcamanın haram olduğunu bilmiyorlar; tıpkı bunun gibi stadyumda telef edilen vakitlerin, nakitlerin israf olduğunu ve stadyumun sebep olduğu kumar sektörünün de futboldan kaynaklandığını bilmiyorlar. Bu çalışmanın (Stadyumda Zar Ayaklarla Atılır) amacı; bu konunun tartışılması ve doğru bilgiye ulaşılması için bir başlangıçtır. Allah zerrenin hesabını soracak! İşlediğimiz bir fiilin net karşılığını bilmek ya da bilmemek; mesele bu!Fatiha hakkında bir dakika konuşamayan gençler ve yetişkinler; takımlar, maçlar, transferler, diziler, futbolcular ve futbolcuların özel hayatlarını saatlerce konuşabiliyorlar. Fatiha’ya nüfuz eden, yıllarını değil, saniyesini dahi stadyumda, ekranda harcamaz. Bizzat futbol ehli, futbolu bir mukaddes, stadyumları da futbol mabedi olarak tanımlıyor. Gönüllerde futbol mabedi diye bir mabet var. Besmeleyi, tesettürü, kabul etmeyen, kumara daimi zemin hazırlayan, vakti ve nakdi telef eden, şöhretin rantını sevimli gösteren bu oyunun başarısı için Yasin okunuyor. Profesyonel lig maçları, asla besmele ile başlayamaz. Besmeleyi kabul etmeyen bu oyun için Yasin indiriliyor… Dinde ekseni kaymak böyle bir şeydir.



     Ulu cami, “büyük toplanma yeri” demektir. Stadyumdan daha büyük toplanma yeri mi var! Stadyumlar, modern zamanların ulu camileridir. Stadyumlardaki “aşk ve heyecan” camilerde yok. İnsanlar stadyuma eti, kemiği ve ruhu ile katılırken, camilerde birkaç yaşlı adam var. İslam’ın menettiği fiillere kayıtsız kalmanın, iman derecesini bilen var mı?



   Alkolün sadece içeni değil, imalden satışa, her kişi vebal altında olduğu gibi, futbolda da böyle, sürece katkısı olan herkes vebal şemsiyesi altındadır. Olup biteni masum spor faaliyetleri gibi izah etmek, sektörden kaynaklanan kumarı görmezden gelmektir. Bir şeye sebep olmak, yapmak gibidir. Hiç kimse profesyonel futbola katkı yapmasaydı, futboldan kaynaklanan kumar sektörü olmayacaktı değil mi? Yiyip içtiklerimizi, giyinip kuşanmamızı, sevgi veya nefretimizi, kendimizi tanımlamamızı, kazanıp harcamamızı, oyun ve eğlencelerimizi İslam ile mi temellendiriyoruz? İslami temel olsaydı, her gelen nesil öncekini aratmazdı.     



     Harcadığımız saniyelerden ve kuruşlardan hesaba çekileceğiz. İnsanlar bu hesabı yapsalardı haftada bir gün, toplam ömürde yedi yılını stadyumda harcamazlardı. Buna bir de moda, müzik, marka bağımlılığını ilave edin! Ömrün telef olması böyle bir şeydir!  Futbola, “kültürel bir faaliyettir” deniliyor. Geldik mi dil konusuna! ‘Kültür’ kavramını tartamayan, joker kavramları bilmeyen bir insan, futbol oyununu asla tartamaz. Batının dilinin Türkiye’ye girmesinin, batının dininin girmesi anlamına geldiği ispat edilebilen bir gerçektir. Sükût ikrardandır. Şehirlerin, diplomalı cahillerin dili kalmadı; köydeki Fadime teyzenin katmer dükkânında bile Frenkçe tabela var. Neden? Çünkü mağluplar galipleri taklit eder. İthal kavram bataklığını kurutmaya yönelik teklifleri olmayan boş konuşuyor demektir.