Kıymetli okurlar!.. İnşaallah bu ve devamındaki birkaç yazıda sizlere Avrupa Birliği ve AB Türkiye ilişkileri hakkında görüş ve düşüncelerimi paylaşacağım. Önce Avrupa Birliğinin kısa künyesi...
Avrupa Birliği batı kültürünün temsilcisi olarak kendi aralarında birlik oluşturabilmek amacıyla ulusal kimliklerinden hatta egemenliklerinden feragat ederek İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulmuş bir kurumdur. Şu andaki haliyle teknik anlamda bir devlet değildir. Ancak bağlayıcı ve emredici karar alma yetkisi, yasama (Avrupa Parlamentosu), yürütme (Avrupa Birliği Komisyonu) ve yargı (Avrupa Birliği Adalet Divanı-ABAD) yetkisi yanında, dış politikadaki etkin yapısı nedeniyle diplomatik temsil kabiliyetine sahip olması, bayrağının, marşının, para biriminin olması gibi devlet niteliği taşıyan özelliklere sahiptir. Ama sözgelimi anayasası ya da başkenti ve ordusu yoktur.[i] 27 üyeli Avrupa Birliği yüz ölçüm olarak ABD’nin yarısından daha küçükken (ABD 9.6, AB 4,2 milyon kilometre kare), nüfusu ABD’den daha fazladır (Avrupa Birliği: 450 Milyon; ABD: 340 Milyon).
AB esasen ekonomik ve diplomatik bir güçtür. Bir başka deyişle kurumsal yapı olarak askeri bir güç değildir. Askeri konularda hala NATO’ya bağımlı olduğu söylenebilir. Kosova gibi, Ukrayna gibi konularda kurumsal olarak inisiyatif üslenememektedir. Bugün Ukrayna’ya verdikleri askeri destek ise ABD desteği iledir. Ekonomik olarak İngiltere Birlik’ten çıkmadan önce dünya sıralamasında birinci iken, günümüzde ABD’nin gerisine düşmüştür. Bir başka tür hesaplama olan satınalma paritesine göre Çin ekonomisi nedeniyle üçüncü sıradadır. (Bu hesaplamada Çin ABD’nin de önünde birinci sıradadır).
Avrupa Birliği’ni oluşturan temel değerler kalıcı barışın sağlanması, birlik, eşitlik, özgürlük, güvenlik ve dayanışmadır. Avrupa Birliği’nin amaçları özgürlük ve demokrasi ilkelerini korumak ve tüm üyeler tarafından insan haklarına saygı ve temel haklar ile birlikte hukukun üstünlüğü kuralının uygulanmasını sağlamaktır.
Avrupa Birliği, international (uluslararası) değil, supra national (uluslarüstü) bir kurum olarak dünyada bir benzeri yoktur. Avrupa Birliği; tarihsel arka planı, nihai siyasi hedefi, başarısı kanıtlanmış kurumsal yapısıyla da şüphesiz diğer kurumlardan ayrılmaktadır.
AB yaklaşık 75 yıldır kendi içerisinde siyasi istikrar ve ekonomik refah sunmaktadır. Savaş sonrası Avrupa'yı tekrar bir araya getirmiştir. Kaynakların ortak yönetimi ile yeni bir savaş riski ortadan kaldırılmak istenmiştir. Tek pazar ve tek para hedeflerini gerçekleştirmiştir. Gerek kendi içerisinde gerek global çapta zayıf ülkelere kalkınma desteği yapan en büyük donördür.
AB altı Avrupa Ülkesi (Belçika Almanya Fransa İtalya, Lüksemburg ve Hollanda) tarafından kurulmuştur. Bu birlik yeni katılımları beraberinde getirmiştir çeşitli tarihlerdeki katılımlarla üye sayısı 28’e kadar yükselmiştir. AB halen Türkiye’nin ve eski Yugoslav cumhuriyetlerin de arasında olduğu birkaç ülke ile çeşitli seviyelerde üyelik sürecini takip etmektedir. AB, kendi ilkelerini kabul eden bütün Avrupa ülkeleri ile katılım müzakerelerine açık olup, Norveç İsviçre gibi ülkelerin AB’ye üyelik talepleri yoktur. AB üyelik bakımından Avrupa kıtası dışındaki ülkelere açık değildir. Ancak Avrupa’nın sınırları kesin olarak çizilmiş olmadığından, mesela Gürcistan da kendisini Avrupa’da saymaktadır.
Avrupa nüfus gerilemesi ve yaşlanma, buna bağlı göç ve mülteci sorunu yaşamaktadır. Emekli sayısı gittikçe yükselmektedir. 2025 yılında nüfusun %6,3’ünün 80 yaş ve üzerindekilerden oluşacağı varsayılmaktadır. Bu 30 milyona yakın insan demektir. Bu yüzden de emeklilik yaşı bizdekinin tersine sürekli yükseltilmekte olup, kimi ülkelerde 70’e dayanmıştır.
Bugün 450 milyon civarında olan nüfusun 2050’de 400 milyonun altına düşeceği ve AB’de çalışma çağındaki nüfusun %18 azalacağı tahmin edilmektedir. Oysa Türkiye geçmişte bu konuda iyi bir politika izlemiş olup, nüfusumuzda ciddi artışlar yaşanmıştır. Nitekim kurtuluş savaşında Anadolu'da yaşayan insan sayısı 10 milyon olarak tahmin edilmektedir. Yunanistan’da ise o dönemde yedi milyon insan yaşıyordu. Şimdi Türkiye 85 milyonu aşmışken, Yunanistan 10.6 milyon ’dur (devamı var).