‘Kültür’ gibi ithal kavramların üzerini çizmeyenlerin üzerini çizerler. Ben bu kavramların üzerini çizdim. Burada ve her yerde, “ağız onun ağzı” yöntemi ile izah gereği kullanıyorum. Kültürel iktidar, İslam ahlak ve faziletini inşa etmek değil; tam tersine yedi düvelin yaşama biçimi ve kimlik tanımıdır. Her kelime ve kavram, parmak izlerinden daha net olmak üzere, bir başka kelime ve kavramın yerine kullanılamaz. Kullanılırsa kimin hangi dinden olduğu anlaşılmaz. Bunun için Kuran kendi dilini emrediyor. İslam’ın kendi dili olmasaydı gelmesi ile gitmesi bir olurdu. Bu dildir; İslam ile küfrü ayrıştıran…

 

    Türkiye’nin temeli; “bu memleketin temeli kültürdür” diye atıldı. Bütün tabela sahipleri bu temelin üzerini ortak inşa ediyorlar. Yedi düvelden kültür ve diğer kavramlar aşırıldı. Din, diyanet, kalem, kariyer ehli bütün kariyer sürecini bu kavramlar üzerine bina etti. Böylece İngilizce müsveddesi konuşan Türkler olduk. C. Meriç, “ne mutlu bize dilimizi de kaybettik” demişti. Ağzı olan konuşur; dili olan düşünür.  

 

   Kültür: Bir milletin değer hükümlerinin bütününe denir. Anadolu değer hükümlerini İslam’dan; yedi düvel ise aklından edinir. Dili hükümran olanın dini hükümran olur. 

 

   Yeryüzünün yegâne iktidarı insanların beğeni ve arzularını yönetenlerdir. Gerçek iktidar, yaşama biçiminizdir. Teknolojik atılım, İslam ahlakı, daha başka şeylerdir. Kültür kavramının içine İslam’dan bir şey soktuğunu zannetmek, zandır. “Zan; en büyük yalandır.”(H. Şerif)

 

   “İster isen sulhu salah, hazır ol cenge” kılavuzunu terk edip, “gelişme, ilerleme, kalkınma” teslisine, trenine bindiğimiz gün kültürel iktidarın yürüyüşü başladı. 

 

  “Mikroplar, vitaminler, sosyal güvence” teslisine iman edilince kültürel iktidar kuruldu.



  Hem “yerli ve milli” olup, hem de ev ve dükkânların adı İngilizce olunca kültürel iktidar kuruldu.  



  “Sağcı, milliyetçi, muhafazakâr” tanımı/teslisi kabul edilince kültürel iktidar kuruldu.  

 

   Umre, inanç turizmine; örtünmek, tesettür defilesine dönüşünce kültürel iktidar kuruldu.

  Batıdan İnsan, kadın hakları, evrensel değerler gibi kavramları alıp, her canımız yandığında batıya, “sizin insan haklarından anladığınız bu mu” dediğimiz an, dünyadaki kültürel iktidarın taşra temsilcisi olduk.  

 

     İslam’a, “İslam Dini” demek Allah’ın emri olup, okullarda bu ad Din kültürü olarak değiştirildiği gün kültürel iktidar nesli yetişmeye başladı.

 

     Ümmet öldü, “yaşasın sivil toplum” tabelaları asılınca kültürel iktidar kuruldu.

 

     Müslim, gayri Müslim bütün kaynaklarda, futbolun bir din, stadyumun mabet olduğu ifadesine rağmen, gazetelerin futbola birkaç sayfa ayırmaları ile kültürel iktidar kuruldu.

 

    Başörtüsünün yerini sıkma baş, belden aşağısını muz gibi sıkma pantolon alınca; Unesco Anadolu’nun yemeklerini tescilleyince kültürel iktidar kuruldu.

 

   1970’lerden itibaren, kendi yakınına uygun görmediği için falanca kadınlara parayı bastırıp filmler çektirildiği gün kültürel iktidar kuruldu. 

 

   Kadınların gövdesi reklamlara malzeme olup, sahnede, ekranda, podyumda servis edilmelerinden bu yana kültürel iktidarın davulları 7/24 çalıyor.

 

   “Kaderin böylesine yazıklar olsun” gibi şarkılar çalınmaya başladığından beri kültürel iktidar kuruldu.

 

   “Kültürel iktidar” diyenin içinde o iktidar kurulmuştur. Bundan ötesi; sahipleneceği ve üzerini çizeceği sözleri Joker Kavramlardan keşfedecek mi? Mesele budur.  

 

   Allah emirlerini söz ile inzal buyurdu. Yedi düvelin yaşama biçimi, kültür sözü içinde dayatılıyor; dilini bilmeyenler bunu kabulleniyor. Sorma kişinin aslını sohbetinden (dilinden) bellidir. Üslubu beyan aynıyla insan… Söz’le uyanmayan, öldükten sonra uyanır. Söze itibar yoksa orada “karşıtına dönme” kuralı geçerlidir.