Sıradan insanın en köklü sorunlarından birisi ikili ve toplumsal ilişkilerinde hadisenin geri planını, bağlantılarını, birkaç hamle sonrasını, orta-uzun vadeli getiri-götürülerini… hesap edemiyor olması nedeniyle; tepkisinin hızlı, duygusal ve derinlikten yoksun olmasıdır. Sözgelimi memleketin âli menfaatlerini gözardı ederek 25 kuruşluk poşet parası siyasal tercihini etkilemektedir. Oysa sizin ya da tabi olduğunuz medeniyet üzerinde hesabı olanlar tam olarak da sizin bu zayıflığınızdan yararlanmaktadır. Biraz açalım...

Geçmiş dönemlerdeki doğrudan köleleştirme 'maliyetli' hale gelmeye başladığında; işgal ettiği-köleleştirdiği ülke ve bölgelerden fiilen çekilen müstemlekeciler, bu ülkelerdeki menfaatlerinin devamı bakımından, ilgili toplumun sosyolojisini de dikkate alarak farklı stratejiler geliştirmişlerdir. Sözgelimi pek çok Afrika ülkesinde, bu ülkelerden geri çekilirken altına imza attırdıkları anlaşmalarla küçük bir komisyon karşılığında bu ülkelerin kaynaklarını ülkelerine taşımaya devam etmişlerdir-etmektedirler. Daha çok Fransa'nın nüfuzunda olan bu bölge insanları tam bir öğrenilmiş-öğretilmiş çaresizlik içerisindedir.

Kimileri bakımından ise aynı strateji sorunlu olduğundan; serbest ticaret, tercihli ticaret, çeşitli iktisadi siyasi kolaylıklar, güvenlik garantileri, oluşturulan suni sınırlarda çıkarılan gerginlikler, yatırım ve seyahat-ikamet kolaylıkları gibi uygulamalarla, milli ülkeye neredeyse hiçbir şey ürettirmeyerek, yatırım adı altında bu ülke kaynaklarının mal olarak olmasa bile para olarak ana ülkelerine aktarılması şeklinde devam eden post modern bir sömürgecilik söz konusudur. Bu ülkeler yukarıdakilerden daha 'bağımsız' ancak 'stratejik' karar alma kabiliyetleri olmayan devlet kategorisindedir. Bu toplumlarda görünüşte seçim-demokrasi de vardır. İnsanların bilinçaltında, 'acaba Batı ne der', 'buna izin verirler, buna vermezler' gibi yine bir tür öğretilmiş çaresizlik durumu söz konusudur.

Zaman zaman depreşen stratejik ileri adım düşüncesi de genellikle bir darbe ile bertaraf edilir. Türkiye, Pakistan, Cezayir gibi ülkeler geçmişte bu kategoride idiler. Şimdilerde bu ülkelerin kendilerine dayatılan çaresizlikleri farklı seviyelerde aştığını da ekleyelim. Nitekim Türkiye bakımından 15 Temmuz'daki te'dip etme girişimi başarısız olmuştur. Pakistan çeşitli operasyonlara hala açıksa da onlara rağmen stratejik adım atabilmektedir; nükleer silah sahibi olmuş olmak bunun en somut kanıtıdır. 1980’lerde ana dilleri olan Arapçayı seçmeli dil olarak orta okullara koyma cesareti (!) gösteren; içerisinde Cezayir, Fas ve Tunus gibi Mağrip ülkeleri şimdilerde Fransa'ya posta koyabilmekte, çeşitli kısıtlar getirebilmektedir. Cılız da olsa Kara kıtadaki Mali gibi diğer bazı ülkeler bakımından da söz konusudur benzer tepkiler...

Diğer bir kısım ülkeler ise neredeyse doğrudan bağımlı, ama kendi kaynaklarından daha fazla beslenen S. Arabistan, BAE gibi ülkelerdir. Halkının toplumsal sorunlarla ilgilenmesine hiçbir şekilde izin verilmeyen bu ülkeler adeta üzüm salkımı muamelesi görmekte, baştakiler varlıklarını bu ülkelerde menfaati olanların doğrudan ve dolaylı koruması ile sürdürebilmektedir. Silah satım anlaşmaları adı altında on milyarlarca dolar ana ülkelere bu yüzden aktarılmaktadır. Yine de sezinlenen bir karşı duruş için her türlü opsiyon vardır. Suudi Arabistan'da Kral Faysal'ın durumu buna örnektir. İnce bir operasyonla ortadan kaldırılmıştır zira...

Bu müstemlekecilerin her ihtimale karşı uzun vadeli stratejileri de mevcuttur. Bunun Türkiye’de deşifre olmuş örneği olan FETÖ Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki 'hard' versiyonunun aksine soft versiyon olarak kondu önümüze... Tam kırk küsur sene, Anadolu çocuklarını aldı ve uhdesinde tuttu. Yıllarca kamufle etmeyi başardığı o çirkin yüzünü ilk defa 28 Şubat döneminde gösterdi. Herkes mağdur onlar mağrurdu zira... Ama geçen süre zarfında kamufle etmeyi yeniden başardı ve kendisini çok daha güçlü hissettiği 15 Temmuz'da Efendilerinin adına harekete geçtiler.

Gelelim sadede... Zira biz farkında olmasak da hayatımız adeta BBG evi gibi izleniyor. Üstelik bütün mahremlerimizle... Google Pizza hikayesini bilirsiniz. (Bilmeyenler için; https://foundationoffunystories.blogspot.com/2018/03/pizza-siparisi.html). Google Pizza’nın bir kurgu olduğu doğru ama, gerçek pek de farklı değil… Hizmet (!) sunan firmaların (!) her biri Amerikan menşe’li ve yine her biri evimizin içerisinde... Üstelik bu hizmetleri (!) bilabedel... Söz gelimi; ‘navigasyon hayatımızı nasıl da kolaylaştırıyor’ diyoruz bir yandan ama, sokağına kadar bütün ülkenin adresini ellerine verdiğimizi hiç hesap etmiyoruz. Yine ‘konum’ bilgisi paylaşımı ile o anda nerede olduğumuzdan da haberdarlar… Öyle ya ‘smart phone’ artık herkesin cebinde, değil mi… Milyarlarca insan WhatApp kullanıyor. ‘Uçtan uca şifreli’ imiş… Biz de inanıyor, hangi mahremimiz varsa paylaşıyoruz orada... Yakında her birimizi çip takmaya da ikna edecekler; aşıladıkları gibi... Biz de her şeyin ne kadar da pratikleştiğini, prosedürlerin ortadan kalktığını düşüneceğiz. Oysa gönüllü olarak taktırdıkları bu çiplerle istedikleri zaman fiziki müdahalede bulunabilecekler.

Kimisi bir çok devletten dahi büyük olan bu firmaların hiçbirisinin özel şirket olmadığı, Amerikan derin devletinin-müesses nizamının istihbarat ağı olduğu bir yana; aslında yeni tip bir kitle imha silahı da… Bakınız dünyanın geleceğinin şekillendiği ‘karanlık ülke’de yapılan Davos toplantılarında; bu toplantıların sürekli takipçisi olan Cüneyt Zapsu ne diyor; “Şu anda, konuştuğumuz anda İsrail hükümeti, Batı Şeria’da her canlıyı, sadece insanı da değil, dünya tarihinde görülmedik şekilde 24 saat 365 gün kontrol altına alıyor” (tamamı için; https://www.youtube.com/watch?v=4EDORSxv4CI&t=5s). Durumun bütün dünya için böyle olmadığına dair bir bilgi de yok elimizde…

Sonuçta bu yazılımların kodları ellerinde… Bir an için bütün bunları işlevsiz hale getirildiğini bir düşünün. Milyarlarca insanın yapabileceği hiçbir şey kalmayacağı bir yana; bir anda 40-50 yıl geriye gitmek işten bile değil… 50 yıl öncenin şartlarında da bugünün inanı yaşayamaz. Ve ilişki kritik bir seviyeye geldiğinde bunu istediği her ülke üzerinde uygulayabilme kabiliyeti elindedir.

Başa dönecek olursak; FETÖ’yü zaman içerisinde kendilerine bağımlı kılan Amerika; zamanı geldiğinde öldürücü hamleyi vurmak için binlerce, onbinlerce insanı ikna edip emri nasıl altına almışsa; şimdilerde onbinlerce değil; milyarlarca insan aynı tehlike ile karşı karşıya… Bunlar komploymuş gibi değerlendirilebilir. Ne yapalım; ‘körler ülkesinde görmek hastalık sayılır’mış... (Cenap Şehabettin). Konunun özeti budur Efendim... Vesselam.