Şiddet ve vandallık hayatın hemen hemen her alanına nüfuz etmiş durumda. Gün geçmiyor ki bu olumsuz özellikler ile ilgili olaylar eksilmiş olsun. Olaylara girmeden şiddet ve vandallık kelimelerini açıklayarak giriş yapalım.
Şiddet; agresif insanlarin duygularını eyleme geçirmesi, sert, kaba, acıtıcı hatta yaralayıcı ve katledici davranış ve eylemlerde bulunması durumudur.
Vandallık ise; bilerek ve isteyerek, kişiye ya da kamuya ait bir mala, araca ya da ürüne zarar verme eylemidir.
Öncelikle belirtelim ki, kimden gelirse gelsin, muhatabı kim olursa olsun şiddetin, vandallığın her türüne karşıyız. Geçtiğimiz yıl bu günlerde, İzmir´in Ödemiş ilçesinde, bir meslektaşımız, okul müdürü makamında uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. O zamandan bu yana farklı farklı olaylar ve nihayetinde de geçen hafta Ceren hoca hayatının baharında iken, kopya çeken öğrencisi tarafından öldürüldü. Dün ilimizde bir öğrenci öğretmenini ayağından yaraladı. Ülkemizin değişik yerlerinde farklı farklı şiddet olayları. Dün bir akademisyene, bugün bir öğretmene, yarın bir doktora, hemşireye veya herhangi bir meslek erbabına. Elbette hiç bunların olmasını istemeyiz keşke olmasa diyeceğiz ama keşkeler çözüm olacak mı? Elbette ki hayır. Bir hafta içinde okullarda dört olay yaşandı. Dikkatinizi çekerim, bir yılda değil, bir ayda değil bir haftada. Daha birçok olay..
Ne hazindir ki,meslektaşlarımızı katledenler veya yaralayanlar öğrenciydi. Şimdi öğrenci deyince bazıları onlar daha çocuk veya kanı kaynayan gençler diyebilecekler, gösterilen cılız tepkilerden bunun söylenilebildiğini duyar gibi oluyorum, bazen de okuyoruz. Afedersiniz eşşek! kadar adamlar ellerine silah almışlar, okulu basmışlar ve okul müdürünü, akademisyeni, öğretmeni görevi başında katledecek, yaralayacak cesareti bulmuşlarsa bunlar caniden başka bir şey değildir. Bazılarının amacı da üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Hemen haklı haksız olduğuna bakılmaksızın öğrenci avukatlığına! soyunuyorlar. Müdür, akademisyen, öğretmen vb.. ne yapmışmış. Cinayet veya yaralama sorgulanmıyor da, masum insanlar hedef tahtası haline getirilmeye çalışılıyor.
Bu zihniyete ve sahiplerine sormak istiyorum: Karşısındaki kişiye en ufak bir tehdit oluşturmayan birilerinin öldürüldüğü veya yaralandığı olay geri plana atılarak, yapılan veya yapılabilecek ufak tefek hataları büyütüp tartışmak veya yapılan yanlışları ısrarla savunmak nasıl bir aklın ürünü ?
En katı ceza uygulamalarında dahi göremezsiniz bu kadar orantısız karşılıkların " ama "lar eşliğinde savunulduğunu. Belli bir meslek grubuna ‘öğretmenlere’ olan öfkeniz utanmasanız ‘oh iyi olmuş’ demenize neden olacak, yazık size.
Silahlanmanın çocuklu yaşlara kadar düşmüş olması, okullardaki kabadayı kültürünün gittikçe büyüyerek öğretmenleri, idarecileri de tehdit ediyor olması, genç yaştaki ergenlerin şiddete özeniyor olmaları gibi asıl tartışılması gereken konular dururken atılabilen bir tokat, söylenebilen bir azar, kopya işlemi yapmak, bu meselelerden sonra ele alınacak bir mevzu.
Niye şunu yaptı diye saçmalayan bu zihniyet yüzünden ortalıkta disiplin falan kalmadı. Bir kısım ipsiz sapsız, ahlaksız psikopat ergenlerine yüz verile verile bu hale geldiler. Disiplin, otorite hiçbirşey tanımıyorlar. Hep kendileri haklı. Bazı veliler de bu işe çanak tuttuyor. Öğretmen , idareci benim çocuğuma bağırmış, kızmış ,kıyafetine, saçına karışmış, git hemen şikayet et, öğretmenden hesap sor, okul bas, tehdit et, olmadı döv, tartakla sonra da şikayet et, ondan sonra bu çocuklar gençler niye böyle diye yakın! El birliği ile getirdiğimiz sonuç ortada.
Bizlerde öğrenci olduk, tokat da yedik, dayak da yedik. Yerine göre azarlandık, kızıldık, bağırıldık çağırıldık. Bu davranışa maruz kaldıysak vardır bir hatamız dedik. Velilerimize anlatttık, onlar da ‘eşşek sıpası! bir şey yapmasaydın, öğretmenlerin de sana birşey yapmazlardı, ellerine sağlık’ derlerdi. O dönemlerde hatırlıyorum da hiçbir veli okula gelip disiplin içeren bu davranışlardan şikayetçi olmazdı, kimse öğretmene had bildirmeye kalkmazdı. Hatta çocuklarını okula kaydettirirken, okul yöneticilerine ‘eti senin kemiği benim’ diye emanet ederlerdi. Herkesin eti de kemiği de kendisinin olsun ama ne olur şu okullarımızda gerçek bir disiplin olsun. Öğretmenler, idareciler öğrencilere,velilere rencide ettirilmesin. Hakları korunsun, öğretmene, idareciye hakaret, tehdit, rencide edici sözler, davranışlar daha ağır bir şekilde cezalandırılsın. Öğretmenine saygı göstermeyen milletler; ilim medeniyet yolunda mesafe katedemezler, magazin toplumu olur çıkarlar.
İnşallah yetlkililer de bu olaylara çözüm bulurlar, okullarımızda disiplin yönetmeliğini daha etkin hale getirirler de, bu tip acı olaylarla karşılaşmayız, diye temenni ediyorum. Sadece yönetmeliklerle işler düzelmez. Bu konu ile ilgili toptan seferberlik lazım.
Eğitim aileden başlar. Aileler şımartmadan çocuklarını güzel ahlaklı, saygılı ve had bilir şekilde yetiştirmelidir. Eğitim sadece okuldan, öğretmenden beklenilmemeli. Ebeveynler taşın altına elini koymalıdır. Basın üzerine düşeni yapmalı, şiddeti ve vandallığı özendirecek yayınlar yapılmamalı. Tv lerde şiddeti, kabadayılığı, bıçkın delikanlılığı özendirecek dizi ve filmlere yer verilmemeli, yayınlanacaksa da geç saatlere konulmalı. Bu konu ile ilgili ailelere yönelik zorunlu seminerler planlanmalı ve ebeveynler iyi bir eğitimden geçirilmeli. Yoksa bu işlerin sonu gelmeyecek.
Hayatını kaybeden meslektaşlarımıza, akademisyenlere, doktorlara ve bütün kamu personeline Allah´tan rahmet diliyorum, yaralı meslektaşımıza da acil şifalar diliyorum.
Şiddet ve vandallık kimden gelirse gelsin nefretle kınıyor, reddediyor, telin ediyorum. Öğretmenlere ve bütün kamu personeline ve dahi özel sektöre, kadınlara çocuklara şiddet konusunda bütün eğitim çalışanları, toplumun bütün katmanları yekvücut şekilde dimdik ayakta durmalı ve tepki göstermeli ki bu şiddet ve vandallıklar son bulsun..
[email protected] Lokman ÖZKUL
Eğitimci/Yazar