1800’lerden itibaren “vatan anlayışı”, (sefil kavramlar atılmadıkça), hiç düzelmeyecek şekilde bozuldu. Kâfir tanımı kaldırıldı; onun yerine ‘çağdaş’ tanımlar getirildi. Müslüman tanımı kaldırıldı; onun yerine muhafazakâr, sağcı, mütedeyyin, yerli, milli kavramları uyduruldu. Bütün dünyanın veri tabanına; kültür, ideoloji, felsefe, tanrı, ilerleme inancı, sağ/sol, kadın/insan hakları gibi, tek dünya devletinin kavramları/batıl dini yerleşti. Bu kavramları kullanan ülkeler hızı artarak birbirinden mülk satın alıyor. Çünkü sefil kavramları kullananlar; aynı batağa, aynı ülkeye, aynı mahalleye düşerler.
Liberalizm (dinin reddedilmesi), sefil-ithal-joker kavramlar, yeryüzündeki tüm kanunlar, dijital/finans ortamı, yaşama biçimleri/moda… İşte bu beş kalem, beş’in; ABD, Çin, İngiltere, Fransa, Rusya’nın varlık sebebidir. Dünya beş’in şubesidir. Bu beşli yapının birbirine rakip gibi görünüyor olması tek dünya devleti gerçeğini değiştirmez. Bağlayıcı olan kavramlardır. Beş’li yapı ve dünya, sefil kavramlar üzerinden kesinlikle aynı zihniyettir; karşılıklı taşınmaz alır-satarlar.
İslam dışı inançlar/kâfirlerde vatan: Kendi aralarında mülk alır-satarlar. Küfür tek millettir. Sınır ve sembolleri semboliktir. Zihniyetleri (kavramları=düşünceleri) aynıdır. Nereye gitseler çan sesi duyacaklar. Onlar için birbirlerinden mülk alım-satımı bir zenginliktir. Birbirlerine karşı bariyer yoktur. Çünkü hepsi; sodam, gomore, Bizans, Roma, Atina ‘damarından’ süzülüp geliyorlar. Dünyada mütekabiliyet hortlaması, yani taşınmaz alıp-satmanın sebebi “bu damara” biat etmekten geçer.
Dünyada karşılıklı taşınmaz alıp-satmanın mayası, cibilliyeti, kimliği, bu üç paragraftan ibarettir.
İslam’da Vatan: Söz konusu Müslümanlık ise; vatandan bir çakıl taşı bile atılmaz, satılmaz, devredilemez, vekâlet verilemez. İslam’da vatan, sadece barınılan yer değil; İslam dışı olan her türlü “yaşama biçimini reddeden” yerdir. Bu nedenle “vatan sevgisi imandandır.” (Hadisi Şerif) Vatan zarf, iman mazruftur. İmarı, alt-üst geçidi, petrolü, ticareti vs. zurnanın son deliğidir.
Sonuç: İslam ile kâfir arasındaki kırmızıçizgi, ezan sesi ile çan sesidir. Sonra A’dan Z’ye yaşama biçimidir. Ezan sesi uğruna şehit olanlara, çan sesine inananları komşu ederseniz, aranızda bir kırmızıçizgi kalmamıştır. Bugün AİHM kararlarını gerektiğinde uygulamayan bir yapı var olabilir. Mahkeme kadıya mülk değil; yarın başkası gelince, “küçük İngiltere” olarak tanımlanan Antalya’da, Didim’de; “ezan sesi duymak istemiyorum” diyen yabancılar AİHM gidecekler ve muratlarına erecekler. Üstelik (sen reddededur), Türkiye’den taşınmaz alanlar aynı cins evliliği reddetmiyorlar; bu kadarı yeter mi? Kavramları bilmeyen düşünemez; “her şeyini düşürür.”
1923-2003 arası yabancıya satılan taşınmaz adedi yirmi bin, 2003-2008 arası kırk bin, bu gün itibarı ile dört yüz bin… Bilinen bu! Bir de göçmen adı ile gelen ve hepsi savaş firarisi olan milyonları ve ayrıcalıktan geçinen turistleri düşünün! Bir asır önce dedeniz ithal kavramlara geçti; bu gün itibarı ile turistler, firariler ve taşınmaz satışı (üçlü) ‘depremi’ oldu. Dedeniz koruk yedi, sizin dişiniz kamaşıyor.
Vatan ya topluca satılır, ya da bölge olarak satılır. Ya da mülk adı altında, parsel parsel, arsa, dükkân, daire, işyeri, olarak satılır. Blok satışı herkes görür; parsel satışı kimse görmez; neden? Çünkü alt kattaki üst kattakini tanımıyor; parsel parsel satılan vatandan mı haberi olacak?
Günümüzde rekabet vatanseverlik üzerinden, sadakat sefil kavramlara olduğu için “cennet vatan”, cehenneme aday gayrimüslimlere satılıyor. Vatanın bazı yerleri küçük İngiltere olarak tanımlanırken, vatanın bölünmez bütünlüğü lafta kalır. Cennet vatan, mavi vatan, gök vatan, siber vatan, anavatan… Hepsi düğmenin sonraki kısmı… “Hakiki vatan, hususen lisandır;” hakiki lisan, hususen aidiyet kavramlarıdır. Asıl olan yüce kavramlardır (Tevbe-40), ithal kavram tek dişi kalmış canavardır.
Vatanı satmak; “vatanım rûyi zemin, milletim nev-i beşer” demektir. İslam’daki vatan-millet- ümmet gerçeğini iptal etmektir. Vatan satılacak, vatandaşlık verilecekse, firariler-turistler başımıza üşüşecekse, Çanakkale’de neden savaştık? Sefil kavram kullanana, “kılıç-kalkan ekibi” fayda vermez. En Müslüman’ı, ayeti slogan, hâşâ, paspas yapıyor. Sefil kavram müflis eder; müflis tüccar, dükkânı satar. Başınıza gelenler, geleceklerin garantisidir. Bu memlekette hiç mi kimse yok?