Afyonkarahisar’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yüzüncü yılını kutlamak üzere yollardayız. Bu kez içimizdeki heyecan bambaşka… Yol boyunca yüz yıl önceki günlere dönüyorum. O zamanki yaşananları; okuduklarımdan, yakın çevremin anlattıklarından, işgal yıllarına ait fotoğraflardan, tarih bilgilerinden, araştırmalardan bildiğim kadarı ile o günleri yaşayarak, hissederek ilerliyoruz. Ankara’dan hareket eden Afyonkarahisar Kültür ve Turizm Derneği’nin Kocatepe yürüyüşüne katılacak hemşehrilerimizi taşıyan otobüsü takip ediyoruz. Ankara’dan Afyonkarahisar’a her gidişimde Sakarya Nehrinin o ince kolunu görmek isterim. Bir anlık görüntüyle göz göze geliriz şimdi kurumuş gibi görünen, bir zamanlar kanlı suların aktığı koca Sakarya… Necip Fazıl Kısakürek’in Sakarya şiiri dilimde, seslenirim kendi kendime.
‘’ İnsan su misali kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya’’
…..
‘’ Yol onun varlık onun gerisi hep angarya,
Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!...’’
Tarih 22 Ağustos – 13 Eylül 1921 tarihin en uzun meydan savaşı 22 gün, 22 gece… Sakarya Meydan Muharebesi, Atatürk tarafından çok büyük ve kanlı savaş anlamına gelen Melhame-i Kübra ifadesi ile anılan Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli muharebesi. Düşmanın Ankara’ya bir adım kala Yunan Taarruzunun durdurulduğu savaş. Sakarya’nın ayağa kalktığı o savaş… Tepelerde Mustafa Fevzi Çakmak, Köprülü Kazım Özalp, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Hayrullah Fişek, Halide Edip Adıvar’ı görüyorum. Savaşı yönetiyorlar.
Issız gibi görünen, göz alabildiğince uzanan topraklar üzerinde derin sessizlik var, dağlar, şehitlerimizin huzur içinde uyuması için türbe görevini görüyor, hızla geçip Cumhuriyet’in kazanıldığı topraklara geldiğimizde zafer müjdesini veren rüzgârı önümüze katmış, gururla onurla yüzüncü yıla erişmenin huzurunu hissediyoruz. 26 Ağustos- 18 Eylül 1922 kesin Türk Zaferi ile sonuçlanan Büyük Taarruz ’un başladığı yerdeyiz. Türk Kurtuluş Mücadelesinin en büyük ve son askeri harekâtının başlangıcı bu topraklar. Kocatepe’de, düşünceli bir halde yürürken çekilen, zaferin simgesi olarak anıtlaşan Atatürk’ün fotoğrafı gözümün önüne geliyor Afyonkarahisar tepelerinde. Daha önceki yazılarımda Kocatepe yürüyüşünden bahsetmiştim.
Çeşitli gruplar akın akın Kocatepe yürüyüşü için Afyonkarahisar’a geliyorlar, gelmişler. Bir hareketlilik var memleketimde. Aslında Kocatepe yeterince tanınmıyor, çoğu kişi tarih kitaplarından adını duyduğu Büyük Taarruz ve Zaferinin önemini bilemiyor. Savaşın yaşandığı yerleri yerinde görmek, o duyguları yaşamak için Kocatepe’ye gereken önemi ve tanıtımı vermek gerekir. Kocatepe Zaferi olmasaydı, tarihimizin büyük başarıları olan ne Malazgirt Meydan Savaşı’nın, ne Çanakkale Zaferi’nin anlamı kalırdı. Bu Zafer, bugünkü bağımsızlığımızın, Cumhuriyetimizin zaferi… Afyonkarahisar’da kutlamalar devam ediyordu.
Uçaklar gösteri yapıyor, büyük gürültü ile yırtıyor bulutları, Zaferi haykırıyor Afyonkarahisar semalarında. İşgalden kurtuluşun sevincini yaşıyor dalgalanan bayraklarımız.
Afyonkarahisar’ı düşman işgalinden kurtardıktan sonra, ordumuz yoluna devam ediyor. Biz de devam ediyoruz. Baş Komutanlık Meydan Muharebesi 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da büyük zaferle sonuçlanmıştır. Önümüzde Dumlupınar Şehitliği var. Kurtuluş Savaşı boyunca tüm cephelerde şehit düşen vatan evlatlarının anısına yaptırılmış. Şehitlikte üç komutan Anıtı, (Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak), Milisler Anıtı; Milli Mücadele döneminde şehit düşen sivil vatandaşlarımızı sembolize eden beş yüz kişilik şehit mezarları ve kitabeleri var. Mehmetçik Anıtı, Milli mücadele de süngüsünü takmış düşman üzerine saldırmaya hazır binlerce Mehmetçiğimizi sembolize ediyor tepenin en başında.
Şehit Baba - Oğul Anıtı; hüzünlü hikâyeyi herkes biliyordur mutlaka. 1912 yılında oğlu Mehmet daha 8 yaşında iken Balkan Savaşına katılmak için Konya’nın Beyşehir İlçesine bağlı Çetmi Köyünden ayrılan, daha sonra Galiçya, Hicaz, Yemen, Kafkasya’da on bir yıl cepheden cepheye koşan Çetmili Kara Ali Çavuş ve oğlu Onbaşı Mehmet’in muhteşem destanını sembolize ediyor. 31 Ağustos 1922’de on bir yıl sonra kavuştuğu oğlunun kollarında şehit düştüğünü anıtlaştırmışlar. Gözyaşları içinde kalakalıyorsunuz bu heykelin önünde. Biz bu yaşanmışlıklara hikâye diyoruz ve bunun gibi birçok hikâye var anlatılan, anlatılmayan... Herkesin bilmesi gerekiyor, ne güçlüklerle kazanıldı bu zafer. Kıymetini anlamamız, topraklarımıza sahip çıkmamız için çok önemli. Yoksa güle oynaya kutladığımız zaferler, bayramlar, sadece tatil günleri olarak kalmasının bir anlamı yok.
Dumlupınar’da kazanılan bu zaferden sonra Atatürk’ün ‘’Ordular ilk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!’’ sözü ile bizde İzmir’e doğru yol alıyoruz. Geçtiğimiz yerler Zaferin yüzüncü yılına hazırlanıyor. Bayraklarla, reklam panolarıyla zaferin yüzüncü yılını müjdeliyorlar. Boy boy afişlerle konserler, yapılacak etkinlikler duyuruluyor halka. İzmir’e Belkahve’den giriyoruz.9 Eylül 1922’den beri Kadife Kale’de bayrağımız, yüz yıldır onurla gururla dalgalanıyor. Artık Kurtuluş Savaşı sona ermiş, düşman yurdumuzdan tamamen kovulmuştur. İnsanlara bakıyorum, ‘’zaferden haberleri var mı?’’ diye. Bu mutluluğu onlarda da hissediyorlar mı? Herkes yaşam telaşında, işinde gücünde… Ama mutlaka gönüllerinin bir kıyısında minnet duyuyorlardır.
Düşmanı yurttan kovduk, Cumhuriyet’in ilanı için Ankara’ya dönüyoruz. Zaferi adım adım takip ettiğimiz yolculuk boyunca özgürlüğümüzün tadını çıkarttık. Gezilecek görülecek yerleri gezdik gördük. Güzel memleketimizin her karışının değerini anlayarak, bize bu günleri armağan edenleri dualarımızla yad ettik. Polatlı’ya girerken ‘’DUR YOLCU’’ tabelasını, Afyonkarahisar’dan ya da o taraflardan Ankara’ya giden herkes görmüştür mutlaka. Biraz ilerliyorsunuz başka bir tabelada,
‘’BASTIĞIN YERLERİ ‘’TOPRAK’’ DİYEREK GEÇME TANI,’’ daha ileride
‘’DÜŞÜN ALTINDAKİ BİNLERCE KEFENSİZ YATANI’’ İstiklal Marşımızın sözleri devam ediyor
’ SEN ŞEHİT OĞLUSUN, İNCİTME, YAZIKTIR ATANI, ‘’ Belli aralıklarla kırmızı zemin üzerine beyaz büyük harflerle yazılmış tabelalar,
’ VERME, DÜNYALARI ALSAN DA, BU CENNET VATANI’’ diyerek ezbere bildiğimiz İstiklal Marşının on kıtasını bize hatırlatıyor... Zaten gerilerden karşımızdaki tepede görünen ‘’dur ‘’ işareti yapan Mehmetçiğin anıtı; asla bu topraklara, bir daha düşman ayağı basamayacağı kararlılığını gösteriyor. Güvenle, huzurla bize bu günleri sağlayan şehitlerimizi minnetle rahmetle anarak bir Zaferi daha kutladık. Ruhları şad olsun. Nice yüz yıllara erişmek, Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatmak hedefimiz olsun.